TÜRKİYE HER TÜRLÜ TEHDİDE HAZIR
Ortadoğu’daki krizler, özellikle İsrail-Filistin çatışması, bölgedeki tüm ülkeleri doğrudan veya dolaylı olarak etkiliyor. Türkiye, bu çatışmaların merkezine çok yakın bir ülke olarak, bölgedeki her gelişmeyi yakından takip ediyor ve kendi ulusal güvenlik stratejilerini buna göre şekillendiriyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve Filistin, Lübnan, Suriye gibi ülkelerdeki istikrarsızlık, bölgenin uzun yıllardır süregelen hassas dengelerini bozuyor.
Türkiye’nin mevcut güvenlik politikalarına bakıldığında, ülke topraklarının korunması ve sınır güvenliği, devletin en öncelikli meselelerinden biri. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), sınır ötesi tehditler konusunda oldukça tecrübeli. Hem Suriye sınırındaki operasyonlar hem de Irak’taki PKK varlığına yönelik operasyonlarla Türkiye, sınır güvenliği konusunda oldukça aktif ve kararlı adımlar atıyor.
1. Türkiye’nin Ulusal Güvenlik Perspektifi
Türkiye, tarihsel olarak toprak bütünlüğüne büyük bir önem atfetmiş bir ülke. Türk devleti, milli güvenliğine yönelik tehditlere karşı özellikle son yıllarda “proaktif savunma” politikasını benimsemiş durumda. Bu politikanın temel unsuru, tehditleri sınırda değil, kaynağında etkisiz hale getirmek. Bu bağlamda, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları da bu stratejinin bir parçası olarak görülüyor. İsrail-Filistin gerilimi gibi bölgedeki her türlü çatışma, Türkiye’nin güvenliğini tehdit edebilir. Bu yüzden, Türkiye’nin askeri ve istihbarat organları, bölgedeki tüm gelişmeleri yakından izliyor.
Milli İstihbarat Teşkilatı ve Genelkurmay Başkanlığı, sadece askeri değil, aynı zamanda diplomatik ve istihbarat kaynaklarını da kullanarak, olası bir tehdit durumunda Türkiye’nin savunma pozisyonunu güçlendiriyor. Ayrıca, Türkiye’nin NATO üyeliği ve diğer uluslararası ittifaklar da, bölgedeki bu tür gerilimlerde Türkiye’ye stratejik avantaj sağlıyor.
2. Hükümetin Tutumu ve Muhalefetin Rolü
Türkiye’nin dış politika tutumları genellikle hükümetin stratejik tercihleri doğrultusunda şekillenir. Şu anki hükümetin Ortadoğu’daki krizlere yaklaşımı, diplomasi ile askeri gücü dengeleyen bir stratejiye dayanıyor. Özellikle İsrail-Filistin meselesinde, Türkiye’nin açık bir şekilde Filistin’e destek verdiği biliniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda oldukça sert açıklamalar yaparak, İsrail’in saldırgan tutumunu kınamış ve uluslararası platformlarda Filistin’e desteğini sürekli olarak dile getirmiştir.
Ancak, muhalefetin de bu konuda önemli bir rolü var. Türkiye, özellikle dış politika konusunda zaman zaman iç siyasette de çeşitli tartışmalara sahne oluyor. Muhalefet partileri, hükümetin dış politikalarını eleştirse bile, milli güvenlik söz konusu olduğunda genellikle bir bütünleşme ve destek eğilimi gösteriyor. Özellikle ülke topraklarına yönelik bir tehdit söz konusu olduğunda, muhalefetin de hükümetle birlikte hareket edeceği öngörülebilir. Bu durum, Türkiye’nin dış politikada bir “devlet politikası” olarak hareket etmesine olanak tanıyor.
3. Türkiye’nin Uluslararası İttifakları ve Destek Olduğu Ülkeler
Türkiye’nin bir saldırı durumunda nasıl hareket edeceği, müttefiklik ilişkilerine ve bölgedeki dengelere bağlıdır. NATO üyeliği, Türkiye’ye önemli bir güvenlik şemsiyesi sağlasa da, Türkiye’nin kendi bölgesel ittifakları ve desteklediği ülkeler de önem arz ediyor. Özellikle Azerbaycan, Katar ve Pakistan gibi ülkeler, Türkiye’nin dış politikada yakın müttefikleri arasında yer alıyor.
Ancak, Türkiye’nin İsrail ve diğer Batılı müttefikleri ile zaman zaman gerginleşen ilişkileri, bir saldırı durumunda nasıl bir tepki vereceklerini belirsiz hale getirebilir. Türkiye, özellikle Ortadoğu’daki çatışmalarda arabuluculuk rolü üstlenmeye çalışsa da, Batılı müttefiklerinin İsrail yanlısı tutumu, Türkiye’nin Filistin’e verdiği destekle zaman zaman çelişiyor.
4. Olası Bir Saldırı Durumunda Türkiye’nin Reaksiyonu
Bir saldırı durumunda, Türkiye’nin vereceği tepki, yalnızca askeri değil, aynı zamanda diplomatik ve ekonomik boyutları olan bir süreç olacaktır. Türkiye, böyle bir durumda ilk olarak diplomasi kanallarını kullanarak uluslararası destek arayacaktır. NATO üyesi olarak, Türkiye’nin ittifak içindeki diğer ülkelerden de destek alması mümkündür. Ancak, Türkiye’nin kendi savunma kapasitesi, özellikle son yıllarda yapılan savunma sanayii yatırımları sayesinde oldukça güçlenmiş durumda. Bu da, ülkenin dış tehditlere karşı tek başına dahi güçlü bir savunma yapabilmesini sağlar.
Türkiye’nin herhangi bir saldırı durumunda toprak bütünlüğünü koruyacak kararlılığa sahip olduğu aşikar. Hem hükümetin hem de muhalefetin bu konuda ortak bir duruş sergilemesi, Türkiye’nin milli güvenliğinin en önemli güvencesi olacaktır. Ayrıca, Türkiye’nin bölgedeki müttefikleri ve uluslararası ittifakları, olası bir saldırıda ülkenin yalnız kalmayacağını göstermektedir.