37,9250$% -0.08
41,0936€% -0.13
49,1691£% 0.18
3.794,07%-0,44
6.241,00%-0,35
9.659,48%0,49
3232710฿%2.89245
Bir ülke düşünün… Yıllar önce kendi ilacını üreten, kendi cihazını geliştiren; hatta başka ülkelere bilgi ve ürün ihraç edecek potansiyele sahip bir sağlık sistemine sahipti. Ama sonra ne olduysa oldu… Bugün, sağlık sistemi büyük oranda dışa bağımlı hale geldi. Üstelik sadece teknoloji ve cihaz anlamında değil, en basit ilaçlardan tutun da iğneye, eldivene kadar dışa bağımlı bir ülkeye dönüştük.
SAĞLIKTA BEYAZ MAFYA GERÇEĞİ
Bu dönüşüm öyle kendi halinde bir süreç değil; tam aksine, bilinçli tercihlerle, yönlendirmelerle, planlı bir şekilde şekillendirildi. Çünkü sağlık sistemi, dünya genelinde en kârlı sektörlerden biri. Ve bu kârı elinde tutmak isteyen bir “beyaz mafya” düzeni var. Yani halk sağlığı üzerinden para kazanan, toplumun acısını, hastalığını ranta çeviren, sağlığı bir insan hakkı değil de ticari bir meta olarak gören karanlık bir yapıdan söz ediyoruz.
1 LİRAYA MAL OLAN İLAÇ, 10 LİRAYA İTHAL EDİLİYOR
Bugün Türkiye’de bazı ilaçlar var ki, yerli üretimle kutusu 1 liraya mal edilebilecek seviyede. Ama biz o ilacı ithal ediyoruz, hem de 10 liraya. Aradaki 9 liralık fark kimin cebine gidiyor dersiniz? Elbette bu beyaz mafya sisteminin uzantılarına, aracılarına, ithalatçılara, stokçulara… Yerli üretici desteklenmediği gibi köstekleniyor. İlaç firmaları üretimden kaçıyor, çünkü rekabet edecekleri alanlar ya kısıtlanmış ya da kasten cazip olmaktan çıkarılmış.
EMAR CİHAZLARI, TEKNOLOJİK BAĞIMLILIK VE DÖVİZ TUZAĞI
Türkiye yıllardır EMAR, tomografi, röntgen gibi cihazlara milyarlarca dolar ödedi. Oysa bu cihazları üretecek mühendislik gücümüz, teknik altyapımız vardı. Hatta bu alanda çalışan girişimciler de oldu ama ya destek görmediler ya da sessizce sistem dışına itildiler. Çünkü bu düzen, dışa bağımlılığı sürdüren bir sistem. Cihazı ithal edersin, yedek parçasını da, servisini de… Hatta bazen teknisyenini bile… Sonra dolar yükselince “sağlık hizmetine zam” gelir. Çünkü dövize bağlısındır, dışa bağımlısındır.
SAĞLIKTA YERLİLİK, MİLLİLİK VE STRATEJİK KURTULUŞ
Artık bu düzenin farkına varmak zorundayız. Sağlık, sadece bireyin iyiliği değil, ülkenin stratejik güvenliği açısından da temel bir meseledir. Kendi ilacını üretmeyen bir ülke, savaşta da barışta da çaresiz kalır. Kendi cihazını geliştiremeyen bir ülke, her krizde dışarıdan medet umar. Bugün sağlık sistemi bir çöplüğe dönüşmüşse, bu sadece atıl cihazlarla, kullanılamayan ilaçlarla değil; aynı zamanda çürümüş bir zihniyetin, ranta dayalı bir düzenin eseridir.
NE YAPMALI?
Yerli ilaç ve cihaz üretimi için devlet teşvikleri artırılmalı, bu alandaki girişimciler cesaretlendirilmeli.
Sağlıkta ithalata dayalı yapıdan kurtulmak için uzun vadeli milli planlar hazırlanmalı.
Sağlık politikaları, kamu yararı öncelikli hale getirilmeli; kamu-özel işbirlikleri ranta değil, hizmete yönlendirilmeli.
Akademik çalışmalar desteklenmeli, tıp fakülteleri ve mühendislik fakülteleri arasında ortak AR-GE projeleri oluşturulmalı.
Ve en önemlisi: sağlık bir rant alanı olmaktan çıkarılıp, anayasal bir hak olarak yeniden ele alınmalıdır.
Bu ülke kendi ilacını da üretir, kendi cihazını da yapar. Yeter ki araya giren beyaz mafya temizlensin, niyet halis, sistem adil olsun.
Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.
Bayramda Sağlıklı Beslenmek İçin 5 Öneri