35,5085$% 0.01
36,5189€% 0.53
43,5045£% 0.53
3.043,50%0,21
4.967,00%0,22
9.733,17%-1,79
3347599฿%0.08684
Son yıllarda yaşadığımız olaylar, milletvekili ve bakanların, halkın temsilcisi mi yoksa halkın üzerinde bir güç odağı mı olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Dünyanın hiçbir yerinde, halkın seçtiği yöneticilerin, vatandaşlarını konvoylarla sıkıştırdığı, trafikte terör estirdiği, önceliği hep kendine verdiği bir yönetim anlayışına bu kadar sık rastlanmamıştır. Ancak bizim coğrafyamızda bu manzaralar neredeyse sıradanlaştı.
Güç Zehirlenmesinin Anatomisi
Seçimle göreve gelenlerin, görevi bir hizmet alanı değil, kişisel bir saltanat olarak görmeleri maalesef sistemin en büyük problemlerinden biridir. Milletvekilleri, bakanlar ve hatta yerel yöneticiler; vatandaşın sırtına basarak yükseklere tırmanmak yerine, vatandaşın elinden tutup kaldırmayı tercih etmeliyken, halkın arasından sıyrılıp bir nevi “dokunulmaz” bir sınıf yaratmış durumdalar. Bu durum, yalnızca anayasal haklara değil, toplumun vicdanına da ağır darbe vuruyor.
Konvoy Saltanatı ve Halkın Tepkisi
Bir milletvekilinin ya da bakanın halkla bütünleşmesi gerekirken, eskortlu araç konvoylarıyla trafiği durdurup, ambulanslara bile yol vermeyerek saltanat havası estirdiği görülüyor. Bu saltanat, sadece vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda büyük bir öfke ve ayrışma yaratıyor. Halk kendini ikinci sınıf vatandaş gibi hissetmeye başlıyor. Üstelik bu durum sadece yol kesmekle sınırlı kalmıyor; bu güç zehirlenmesi, halkın gözünün içine bakılarak yapılan lüks harcamalarda, vatandaşın derdini görmezden gelmekte de kendini gösteriyor.
Halkın Derdi ve Görmezden Gelinen Sesler
Vatandaş bugün geçim derdinde, yarınından endişeli. Gençler işsiz, aileler borç içinde. Ekonomik krizin pençesindeki bir ülkede, milletin parasıyla lüks araçlara, şatafatlı yaşam tarzına, gereksiz protokollere harcanan milyonlarca lira halkın yüreğinde derin bir yara açıyor. Bu yarayı en derinden hisseden ise, her sabah işe gitmek için saatlerce trafik çilesi çeken, artan hayat pahalılığıyla boğuşan, kendi derdini kimseye duyuramayan vatandaş oluyor.
Demokrasinin Ruhunu Kaybetmek
Unutulmamalıdır ki demokrasi, halkın halk tarafından, halk için yönetilmesidir. Ancak bugün halk, temsilcileri tarafından değil, adeta onların gölgesinde eziliyor. Konvoylarla kesilen yollar, yalnızca trafiği değil, halkla yönetim arasındaki bağı da kesiyor. Güç zehirlenmesi, temsil makamını bir üstünlük aracı haline getiriyor ve bu da demokrasinin ruhuna zarar veriyor.
Çözüm: Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik
Bu sorunun çözümü, yöneticilerin halkın gözünde tekrar “hizmetkar” konumuna dönmesiyle mümkün olacaktır. İlk adım, şeffaflık ve hesap verebilirliğin sağlanmasıdır. Vatandaşın parasıyla yapılan harcamalar denetlenmeli, gereksiz harcamaların önüne geçilmelidir. Daha da önemlisi, halkla yönetim arasında iletişim yeniden inşa edilmelidir. Yöneticiler, lüks araçlarda değil, halkın arasında olmalı; halkın dertlerini bizzat görmelidir.
Son Söz
Bu millet, vekillerini bir ayrıcalık sınıfı yaratmaları için değil, halkın hakkını savunmaları için seçti. Ancak bugün tablo tam tersini gösteriyor. Milletin derdini dinlemek yerine, lüks içinde yaşayanların halktan uzaklaştığı bir düzenin sonu er ya da geç gelir. Tarih, halktan kopan yöneticilerin ne kadar güçlü görünürse görünsün, sonunda yenildiğini defalarca göstermiştir. Öyleyse yöneticilere düşen, tarihin bu dersini unutmamak ve saltanatı değil, hizmeti seçmektir. Halkın güvenini kazanmak için hala geç değil. Çünkü bu ülkenin en büyük gücü, halkın sabrı ve vicdanıdır. Ancak bu sabrın ve vicdanın sınırlarını zorlamamak gerekir.
“Hizmetin Siyaseti Olmaz: Toplumsal Uzlaşı İçin Ortak Zemin Arayışı”