Zamlar Altında Ezilen Millet: Sessiz Çığlığımızı Duyan Var mı?

Zamlar Altında Ezilen Millet: Sessiz Çığlığımızı Duyan Var mı?
İzopoint Yalıtım Sıvası - Isı, Ses, Su ve Yangın Yalıtımı

Türkiye, tarihinin en ağır ekonomik buhranlarından birini yaşıyor. Ve bu krizin tam ortasında yalnızca rakamlar değil; umutlar, hayaller ve insan onuru da eriyor. Her gün yeni bir zam haberiyle uyanan vatandaş, artık yaşamanın değil, sadece hayatta kalmanın derdine düşmüş durumda. Kimsenin konuşmadığı o sessiz çığlıklar, bugünlerde sokak sokak, ev ev, iş yeri iş yeri yankılanıyor: “Yeter artık!”

Pasaport harcına zam… Tapu harcına zam… Kimlik ücretine zam… Ehliyete zam… Emlak beyanına zam… Her belge bir lüks, her işlem bir yük olmuş. Bugün bir vatandaş “En azından bir pasaport alayım, belki çocuğum yurtdışında okur” dese, karşısına çıkan rakamlar dudak uçuklatıyor. On yıllık pasaport için 13 bin lira. Bunun sadece bin lirası belge parasıysa, gerisi ne? Devlete “harç” diye verdiğin, aslında umutlarından çalınan para…

Ama yalnızca belgeler değil, yaşamın temel taşı olan barınma hakkı da artık bir lüks. Bugün Türkiye’nin herhangi bir büyükşehrinde kiralık bir ev bulmak neredeyse imkânsız. Daireler 45 bin, 50 bin lira. Üstelik bu evler çoğu zaman bir zamanlar ‘gecekondu’ diye aşağılanan yerlerden farksız. İnsanın başını sokabileceği bir çatı, maaşının dört-beş katına mâl oluyor. Vatandaş ne yapsın? Asgari ücretle çalışan bir aile nasıl yaşasın? Bir evin kirası maaşı aşıyorsa, gıda, ulaşım, sağlık, eğitim nasıl karşılanacak?

Bu durum artık bir ekonomik kriz değil, bir yaşam hakkı krizidir. İnsanların yaşamaya değil, sadece günü kurtarmaya çalıştığı, sabah kalkarken “Bugün neye zam geldi?” diye düşündüğü bir düzen sürdürülemez. Bu sistem insanı tüketiyor, onurunu zedeliyor. Kira ödeyemeyen gençler ailesiyle kalmak zorunda, evlenemeyen çiftler mutsuzluk içinde savruluyor. Geleceğini yurtdışında arayan gençlerin sayısı her geçen gün artıyor. Çünkü burada umut kalmadı.

Devletin görevi vatandaşı korumaktır. Vergi adaleti sağlamak, barınma hakkını güvence altına almak, yaşamı kolaylaştırmaktır. Fakat bugün geldiğimiz noktada her vatandaş potansiyel bir vergi kaynağı gibi görülüyor. Elindeki son lokmayı da almak istercesine zam üstüne zam yapılıyor. Oysa bu millet çalışkan, sabırlı ve vefalıdır. Ama sabır da bir yere kadar…

Sosyal devlet anlayışı rafa kalkmış; kamu hizmetleri özel sektör mantığıyla işletilmeye başlanmış durumda. Her belgeye, her başvuruya fahiş ücretler konuluyor. Tapu alırken, araç satarken, hastaneye giderken, eğitim alırken, sürekli para ödeniyor. Devletin asli görevi olan hizmetler bile sanki birer ticaret alanına dönüştürülmüş.

Peki bu gidişin sonu ne? Ekonomik olarak çökertilen bir halkın, manevi olarak da çökmesi kaçınılmazdır. Yarın bu millet neye tutunacak? Bir devletin gücü, halkının refahı ile ölçülür. Bugün halk açsa, evsizse, umutsuzsa, bu zenginlikten, bu büyüme masallarından bize ne?

Sayın yöneticiler; bu millet size koltuk vermedi, emanet verdi. Yetki vermedi, görev verdi. Bu milletin yükünü hafifletin. Her zam, bir haneye vurulmuş bir darbedir. Bu zamlar sadece fiyatları değil, insanları da parçalıyor. Kalpleri kırıyor, yuvaları dağıtıyor. Bir babanın çaresiz bakışlarını, bir annenin gece yarısı uykusuzluğunu, bir gencin hayallerinden nasıl vazgeçtiğini hiç gördünüz mü?

Belki görmüyorsunuz. Ama biliniz ki bu millet susuyorsa korktuğundan değil, umudundan susuyor. Bir gün gelir, bu sessizlik yerini büyük bir çığlığa bırakır. Ve o gün geldiğinde artık hiçbir zam, hiçbir yasa, hiçbir açıklama bu milletin kalbindeki kırıklığı onaramaz.

Yarın çok geç olmadan…

Milletin çığlığını duyun!

İzopoint Yalıtım Sıvası - Isı, Ses, Su ve Yangın Yalıtımı
Gazeteci, Yazar,